Söz, denizin renginin, bir dünyanın güzelliği veya huzuru hakkında tek başına yeterli bir gösterge olmadığını öne sürüyor. Eğer bir dünya, çocuklar korkutulmuş ve huzursuz bir yer haline gelmişse, denizin maviliği bile bu durumu değiştiremez.
Bu söz, çocukların korunması ve onlara güvenli bir dünya sunulmasının önemini vurguluyor. Çocukların korku ve endişe içinde yaşadığı bir dünyada, güzelliğin ve doğanın bile anlamı kalmaz.
Çocukların refahının ve mutluluğunun, bir toplumun genel refahı ve mutluluğu için ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor.
Ayrıca, bu sözden yola çıkarak denizin ve doğanın sembolizmi üzerine de düşünebiliriz. Deniz genellikle huzur ve sakinlik ile ilişkilendirilirken, çocuklar ise masumiyet ve umut sembolüdür. Sözün ima ettiği gibi, çocukların korkutulması ve masumiyetlerinin kaybolması, doğal güzelliğin bile anlamını yitirmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, "çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar olmasa ne" sözünün kime ait olduğu bilinmese de, çocukların korunması ve onlara güvenli bir dünya sunulmasının önemini vurgulayan önemli bir mesaj taşımaktadır. Bu mesaj, toplum olarak hepimizin sorumluluğudur.
Çocukların güvenli, mutlu ve huzurlu olmadığı bir dünyada, doğanın güzelliklerinin hiçbir anlam ifade etmeyeceğidir. Denizlerin maviliği gibi doğal güzellikler, çocukların korku içinde yaşadığı bir dünyada anlamını yitirir. İnsani değerlerin ve çocukların mutluluğunun, doğal güzelliklerden daha önemli olduğunu vurgulanmaktadır. Yani, bir toplumun gerçek güzelliği, çocuklarının ne kadar güvende ve mutlu olduğuyla ölçülür.