"Sulhün yolu harpten geçer" ifadesi, tarihsel ve felsefi bir tartışmayı yansıtır. Bu cümlede, "sulh" barış anlamına gelirken, "harp" savaş anlamına gelir. Bu söylem, barışın elde edilmesinin ancak savaş yoluyla mümkün olabileceği düşüncesini dile getirir. Fikir şu şekilde açıklanabilir:
- Tarihsel Arka Plan: Tarih boyunca pek çok büyük barış antlaşması, savaştan sonra yapılmıştır. Örneğin, I. Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan Versailles Antlaşması veya II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletler gibi kurumlar, savaşın sonunda bir barış düzeni yaratmaya yönelikti. Bu yaklaşım, bazen savaşın, düşmanları güçsüzleştirerek ya da zayıflatarak kalıcı bir barış ortamına yol açabileceği inancına dayanır.
- Savaşın Bir Araç Olarak Görülmesi: Bu bakış açısı, barışı sağlamak için savaşın kaçınılmaz bir araç olduğunu savunan görüşleri temsil eder. Bazı siyasi ya da askeri stratejistler, bir düşmanın tehdit oluşturmaktan alıkonulmasının ancak savaş yoluyla mümkün olabileceğini ileri sürer.
- Eleştiriler ve Alternatif Görüşler: Ancak, bu ifade ciddi eleştirilere maruz kalır. Birçok kişi, savaşın yıkıcı ve insanlık dışı sonuçlarını vurgular. Özellikle modern savaşlar, sivillerin büyük zarar gördüğü, altyapının tahrip olduğu ve toplumlarda derin travmalar yarattığı olaylardır. Bu nedenle, barışa ulaşmak için savaşın zorunlu bir yol olduğunu savunmak yerine, diplomasi, müzakere ve uzlaşma yollarının ön plana çıkarılması gerektiği savunulur.
- Felsefi Açıdan: Bazı filozoflar ve siyasi düşünürler, bu ifadeyi şüpheyle karşılar ve kalıcı barışın savaştan değil, karşılıklı anlayış ve işbirliği üzerinden inşa edilmesi gerektiğini savunur. Immanuel Kant'ın "Ebedi Barış" eseri, savaşın önlenmesi ve dünya çapında bir barış düzeninin kurulması gerektiğini savunan bir örnektir.