Stendhal sendromu, kişinin sanat eserlerinin bolluğu veya ihtişamı ve güzelliği karşısında kendinden geçme hâlinde görülen psikosomatik bir rahatsızlıktır. Hızlı kalp atışı, baş dönmesi, baygınlık, şaşırma ve hatta halüsinasyon gibi belirtilere yol açabilir.
Sendrom, adını 19. yüzyılda yaşamış Fransız yazar Stendhal'dan alır. Stendhal, 1817 yılında Floransa ziyareti sırasında Santa Croce Bazilikası'nda Giotto'nun fresklerini gördüğünde anlatılması güç bir duygu yoğunluğu hissettiğini yazmıştır. Bu deneyimini "Santa Croce Bazilikası'nda bir tür histeri krizine kapıldım. Sanki tüm güzelliklerden tıkanmış, aşırı yüklenmiş gibiydim." şeklinde ifade etmiştir.
Stendhal sendromunun kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak, yüksek düzeyde sanatsal zevk alma, duygusal hassasiyet ve ruhsal istikrarsızlık gibi faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir.
Sendrom, özellikle sanat eserlerinin yoğun olduğu yerlerde, örneğin müzelerde, sanat galerilerinde ve tarihi yapılarda görülür. Kişi, çok sayıda sanat eserini kısa sürede gördüğünde, bu duruma uyum sağlayamayabilir ve sendromun belirtilerini yaşayabilir.
Sendromun belirtileri genellikle hafiftir ve birkaç dakika içinde kendiliğinden geçer. Ancak, bazı durumlarda daha şiddetli olabilir ve hastaneye yatış gerektirebilir.
Stendhal sendromunu önlemek için, sanat eserlerini yavaş yavaş ve dikkatlice incelemek önemlidir. Ayrıca, kalabalık yerlerde çok fazla sanat eseri görmemek de faydalı olabilir.
Stendhal sendromu, sanatın güçlü etkilerini gösteren ilginç bir fenomendir. Sanat eserlerinin, izleyicilerde yoğun duygular uyandırabileceğini ve hatta psikosomatik rahatsızlıklara yol açabileceğini göstermektedir.