Masumiyet karinesi, bir suçtan dolayı yargılanan kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılmamasını ifade eder. Halk arasında suçsuzluk karinesi olarak da bilinir.
Masumiyet karinesi, bir kişinin suçluluğunun kanıtlanmamış olması durumunda, o kişinin masum olarak kabul edilmesi gerektiği fikrine dayanmaktadır. Bu ilke, bir kişinin itibarını korumaya ve haksız yere cezalandırılmasını önlemeye yardımcı olur.
Masumiyet karinesinin iki temel yönü vardır:
- Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Bu, yargılama sürecinin başlamasından önce ve kesinleşen bir mahkumiyet kararı verilmediği sürece, sanığın suçlu olduğu varsayılmaması gerektiği anlamına gelir.
- Yargılama sırasında sanığın suçlu olarak muamele görmemesi gerekir. Bu, sanığın haklarının korunması ve adil bir yargılama alabilmesi için gereklidir.
Masumiyet karinesi, uluslararası hukukta da tanınan temel bir haktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin 2. fıkrasında, "herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçlu sayılamaz" hükmü yer almaktadır.
Türkiye'de de masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinde "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz" şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun birçok maddesinde masumiyet karinesinin korunmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir.
Masumiyet karinesi, demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biridir. Bu ilke, her bireyin suçsuzluk karinesinden yararlanma hakkına sahip olduğu anlamına gelir.