Kadın ve Sessizlik: Düşüncenin İç Yolculuğu
Sessizlik, çoğu zaman boşluk ya da durağanlık olarak algılansa da, birçok kadın için sessizlik yeniden doğuş alanıdır. Gün içinde sürekli iletişim kurmak, duyulmak, anlamak, açıklamak ve aynı zamanda hissetmek zorunda olmak; zihni görünmez bir yükle sarar. Sessizlik ise bu yükü bir anlığına yere bırakma fırsatı sunar.
Kadınlar, sessizlik anlarında kendi iç sesini duyar. Bu anlar, gürültünün azalması değil; iç dünyanın belirginleşmesidir. Sessizlik; düşüncelerin akmasına, duyguların yüzeye çıkmasına ve kişinin kendisiyle yeniden bağlantı kurmasına izin verir.
Bazı kadınlar için sessizlik, güç toplama ritüelidir. Konuşmadığında geri çekiliyor gibi görünse de, aslında iç dünyada çözüm üretme, değerlendirme ve toparlanma süreci yaşanır. Sessizlik, bazen söylenemeyeni ifade eder. Kimi zaman “kırgınım”, kimi zaman “yorgunum”, kimi zaman da “sadece kendimle kalmak istiyorum” der.
Toplum ise çoğu zaman sessizliği yanlış yorumlar; soğukluk, küslük ya da mesafe olarak algılar. Oysa sessizlik, kadının kendine verdiği en doğal izindir: durma, dinlenme ve yeniden başlama izni.
Sonuçta sessizlik, güçsüzlük değil; içsel gücün derinleştiği alandır. Kadın sessizliğinde kaybolmaz; aksine kendi merkezine geri döner.
